Çıka Dayı

Köşe Yazıları / Rabia Barış

-Babam Hafız İbrahim Köken’den dinlediğim bir yaşam öyküsü-
Benim çocukluğumda Emirdağ’ın ünlü Çıka dayısı vardı. Hatırladığım kadarıyla eli bastonlu, beyaz sakallı, hoş sohbet, tonton bir dede idi. Emirdağ’da, yediden yetmişe herkesin tanıdığı, sevip saydığı Çıka dayı babamın da kadim dostlarından birisiydi.
Çıka Dayı nam-ı diğer Hasan Efendi 1925’lerde bir grup arkadaşlarıyla Emirdağ’ına Tayyare Cemiyet’ini kurarlar. Kurdukları cemiyet kısa zamanda hedefine ulaşır. Bu vesileyle Emirdağ’a Türk hava kurumundan uçakla bir heyet gelir. Gelme sebepleri Çıka Dayı ve arkadaşlarını tebrik etmek içindir. Böyle güzel bir hizmetten dolayı takdir ve teşekkürlerini iletirler. Emirdağ’ın o zamanki adı Aziziye’dir. Aziziye halkı şehre ilk kez gelen bu uçağa heyecanlı bir karşılama yaparlar. Gerçekten o günden bu güne unutulmayan güzel bir hatıradır.
Çıka Dayı, kendini iyi yetiştirmiş, Türkçe’yi iyi konuşup iyi yazan, devlet işlerinden anlayan, otoriter ve sert mizaçlı bir zattır. Cemiyet işlerinde atak olan Çıka Dayı 1930’larda Emirdağ eşrafının zenginlerinden akrabası olan meşhur Cerci’yle borç para meselesinden dolayı bir anlaşmazlık yaşarlar ve bu nedenle birbirlerine hasım olurlar. Sürtüşmelerin neticesinde, bir gece Gacerli mahallesinde Dimitler’in evinin önünde kapışırlar. Al aşağı, ver yukarı boğuşmaya başlarlar. Cerci, güçlü kuvvetli bir yapıda olduğundan dövüşte Çıka Dayı’yı evirir çevirir altına alır. Çıka dayı ölüm korkusuyla belindeki tabancasını ateşleyerek koca Cerci’yi alttan yukarı vurur. Tabanca sesine ahali toplanasıya kadar Çıka dayı olay yerinden uzaklaşır. Bu kötü hadisenin üzerinden 60- 70 yıl geçmesine rağmen hala sıcaklığını korur, ilden ile dilden dile anlatılır, yazılır, çizilir durur.O günlerde bu kanlı ölümün üzerine Cerci’nin bacısı Topakkız, pek çok ağıtlar söyler bilahare ağıtlardan örnekler vereceğim. O ağıtlar hala söylenegelir. Menfur cinayetten sonra Çıka Dayı memleketten kaçmayı planlar. O anda gece karanlığından yaralanarak kimselere görünmeden Emirdağlarına çıkar ve bir müddet dağlarda durduktan sonra Türkiye’yi terk etmeye karar verir ve yakayı ele vermeden hududu geçer. Yaşadığı badirelerden sonra Suriye’nin Halep Şehrine yerleşir. Orada çocuk çoluğa karışarak otel işletmeciliği yapar. Gurbet ellerde sıla özlemiyle yanıp tutuşan Çıka Dayı, 1950’lilere kadar Suriye’de vakit geçirir. Çıka Dayı’nın Suriye’de ikamet ettiği yıllarda Emirdağ’dan eski reis Hacı Ali Kılınçalp, hacca gitmeye karar verir. Hatırasını şöyle anlatır: 1948 senesinde hacca giderken önce Suriye’ye varıp Hasan emmiyi ziyaret edeyim dedim. Hem hal hatır ederim hem de yolculuk hakkında talimat alırım diye düşündüm. Uzun bir yolculuktan sonra Halep şehrine vardım. Elimdeki adrese göre Hasan emminin kapısını çaldım. Kapı açıldı Hasan emmi buyur, kimsin, nesin? dedi. Ben de Emirdağ’dan geliyorum dedim. Bana dikkatlice baktı ve bir anda paniğe kapıldı. Ne istiyorsun sen de nerden çıktın, neden geldin, nasıl buldun burayı, ne işin var Halep’te diye çıkıştı.
Ben, Çürüoğlu Şükrü Efendinin oğlu Hacı Ali’yim dedim. Ülen oğlum, bunu bana baştan söylesen olmaz mı? Beni nasıl da korkuttun bilemezsin. Gel sana bir sarılayım dedi, sarmaş dolaş olduk. Sılam insanını ne kadar çok özlemişim, burcu burcu memleket kokuyorsun diyerek ağladı. Bir müddet Hasan emminin misafiri oldum uzun uzun hasret giderdik. Çıka Dayı, 1950’lerde Demokrat parti zamanında umumi aftan yaralanarak Türkiye’ye dönüş yaptı. Vatan hasretini bitiren Çıka Dayı, Arap eşi ve üç çocuğu ile Emirdağ’a yerleşti. Mütevazi bir hayat yaşayan Hasan Efendi hayli ilerlemiş yaşına rağmen hala derneklerle haşır neşir olurdu. Çıka Dayı işlediği cinayet yüzünden vicdanen çok rahatsızdı, düşündükçe acı çekerdi. Her zaman, şu Dimitler’in kapısından geçmek istemiyorum. Ne zaman oradan geçsem menfur olay gözümün önüne geliyor derdi. Çıka Dayı ailesine çok düşkündü. Abisi Molla Yusufoğlu Hafız emmiye karşı inanılmaz sevgisi, saygısı vardı. Ona olan sevgisinden dolayı iki kere askere gitmiş. Önce abisi için, sonra da kendisi için yıllarca askerlik yapıp cephelerde savaşmış. Ağam dediği abisinin ölümüne çok üzülmüştü. Üzüntüsünden sağ elinin başparmağı felç oldu, bastonu elinden düşüverdi ve bir daha da iyileşemedi. Çok sevdiği abisine hafız ağam diyerek ağıtlar söyleyip ağlardı. Çıka Dayı’nın ağıtlarından biri:Bu ağıtın ancak birkaç mısrası bana orijinal olarak ulaşabildiğinden, özden uzaklaşmadan kendi sözlerimi de ilave ederek birkaç düzenleme yaptım.

Kimsem yoktu sendin dalım, dayağım,
Yokluğunda gitmez oldu ayağım,
Halep Şehri alamadı rengimi,
Senle gitti gül yüzümde boyağım.
Gurbet bitti dedim ölüm aralar,
İflah etmez senden kalan yaralar,
Hafız ağam sen olmazsan yanımda,
Bil ki bana dar gelecek buralar.

Emirdağ’da ağıt kültürü çok gelişmiştir. Hele bir ünlü ölmeyegörsün, yıllarca arkasından ağıtlar söylenir. Son zamanlarında Eskişehir’de oturan oğlu onu yanına alır. Çıka Dayı 60’lı yıllarda Eskişehir’de Hakkın Rahmetine kavuşur. Şu fani dünyadan, o da böylece gelir, geçer. Toprağı bol olsun.

Rabia Barış