Ekim Ayı Portresi: İlhami Özer

Ayın Portresi / Ayın Portresi

Emirdağ'ın doğusundaki en uç köyü olan Çiftlik köyünde doğdum. Babam dokuz kadınla evlenen birisi. Dördü bir aradayken askere gitmiş. Dönüşte iki çocuğu öksüz-anasız bulmuş. Ben babamın 6.ıncı eşinden olmayım. Anam Ekizce köyünden İstiklal Savaşı Gazilerinden Bekir ve Seydi Çavuşların Bacılarıdır. Ben onların yiğeniyim. İlkokulun 3.ncü sınıfına kadar köyümde eğitmen hocamın diplomasını alarak okudum. Çünkü o zaman benim köyümdeki eğitmen ancak 3. üncü sınıftan öğrenciyi mezun eder üç yıl bir daha öğrenci toplardı. Sınıfımın en iyi ve çalışkan öğrencilerindendim. O gün sınıfımıza müfettiş de gelmişti. Soruları erkenden yapıp müfettişe "Hazır" demiştim ki sınıfımızın kapısı gıcırtı ile açıldı. Mahallemizden bir çocuk "Eğitmenim, İlhami'nin anası öldü, onu çağırıyorlar." deyip kaçtı. Eğitmenim ve müfettiş yanıma 5-6 arkadaş katarak beni eve gönderdiler. Babam rahmetli karşıladı ve arkadaşlarıma beni hemen alıp oradan uzaklaştırmalarını söyleyince uzakta bir arkadaşımın evine götürdüler. Ben anamın cenazesini arkadaşımın evinde izledim. Kalabalık bir grup gelip kabristana götürüp döndüler. Babam rahmetlinin 7. nci, 8. inci ve 9. uncu eşlerini biliyorum. Her üçü de beni çok severlerdi. Hatta birisiyle 50 yıl sonra karşılaştığımızda her ikimiz de çok çok ağlamıştık.(birbirimize sarılarak) Çeşitli ve küçük nedenlerle babam her üçünden de ayrıldı. Evlatlarına karşı fedakarlıkta bulundu. Hiçbir baba evladım istedi diye böylesi fedakarlığa razı olmamalı diye düşünürüm. Ekim Ayı Portresi: İlhami Özer - Emirdag.gen.tr10 yaşımda Türkmen Akören köyündeki okula kaydoldum. 5.nci sınıfı orada, babamın asker arkadaşının evinde okuyup bitirdim. 1940-1942 yıllarında T.Akören'deki Kadirağalar denilen dost evinde kalarak ilkokul öğrenimimi tamamladım. 1942 yılının 27 Eylül'ünde Çifteler Köy Enstitüsü'nde kayır yaptırarak o okulun öğrencisi oldum. 1947 yılının Eylül ayında öğretmen olarak oradan mezun oldum. Şunu hulusi-kalp ile söyleyeyim, orada çok çok iyi eğitimcilerden ve çok çok iyi eğitimci olarak yetiştik. Hemen hergün sabah spor saatinden önce "BEN ölmeden bu vatan elbet cennet olacak" sloganımızı söylerdik. Herkes bu sloganın üzerinde bıraktığı etkileşimi, yeteneği nisbetinde açmak için şiirler, yazılar yazarak bu sloganımızı hep canlı ve diri tutardık. Köy Enstitülerinden 20 bine yakın eğitimci yetiştik. İşimizi hep götüre, aşkla, şevkle yaptık. Bizim kuşağın eğitimcilik görevi sırasında kimseye borcu kalmamıştır. Devletimize de, kurumumuza da kendimizi Borçlı saymayız. Hakikaten kendimizi öğrencilerimize ve milletimize adayarak eğitimciliğimizi tamamladık. Hiç kimseye eğitimciliğimizden dolayı kendimizi borçlu saymayız. Gönül ne kadar isterdi ki bu eğitim yuvaları, hiç değilse bir 20 yıl daha kapatılmamış olsaydı. 1947'den 1955'e kadar kendi köyümde (çiftlik Köyü) çalıştım. 1955 yılında asker oldum. 6 ay yedek subay Piyade Okulunda öğrenciliğim bitince Denizli 14.ç ER Eğt.Tug.K.Lığı emrinde Asteğmen olarak atandım. Bilahare Tug. K. Emri ile İnzibat Subayı olarak atandım. Tugayın emniyetini Tugay Komutanıma karşı yalnızca yürütüp, başarılı bir subay olarak teğmenliğe terfi edip 1956 yılının 30 Kasımında terhis olup Emirdağ Mithatpaşa İlköğretim okulunda sınıf öğretmeni olarak 18.-19. yıl kadar çalışıp sayısız öğrenci yetişmesine katkımız oldu. 1974 yılında Cumhuriyet İlkokulu Md.Lüğne ve 2-3 yıl kadar da İlköğretim md.'lüğü görevini yürüterek 1982 yılının Şubat ayının 23.'ünde telefon emri ile emekli oldum. Toplam Eğitimcilik görevim 35 yıl sürdü. Bu uzunca devrede binlere varan insanın eğitiminde payım olduğunu şerefle söylerim. Ekim Ayı Portresi: İlhami Özer - Emirdag.gen.tr1982'de emekli olunca emekliliğin kendine mahsus manevi eksiklikleri olmuştur. Bu kolay değildir. Hele eğitimcilerin o kadar öğretmen ve öğrencisinden bir günde ayrılması izah edilir bir durum da değildir. 1992 yılında eşimin vefatı ile emekliliğin getirdikleri harman oldu. Derken 1994 yılında bir oğlumu kaybettim. Arka arkaya gelen bu çaresizlikler beni zaman zaman NAÇARLIĞA götürmüştür. Daha bu durumlara alışamamışken Emekli Öğretmen oğlum Mes'ut Beyi kaşla göz arasında yitirdim. Çok büyük bir şok yaşadım. Bu durumu, böylesi bir kayıbın hikayesini İnsan(baba) üzerinde kişok etkisini, psikolojik yıkımı kimse kimseye anlatamaz ki ... Sözlerimden ne anlaşılıyorsa işte ben bunları yaşamaya mahkum durum da kalarak şükür ALLAH'IMA Kİ KENDİMİ ZAR-ZOR kurtardım. Etrafımdaki evlatlarımın her birisinden gördüğüm sevgi ve ihtimama yetiştirip doktor ettiğim insanların da ilgisi, ihtimamı, sevgi ve saygısı eklenince ŞÜKÜR Kİ BUGÜN AYAKTAYIM.