Domuzlu Şehrin Çocukları

Köşe Yazıları / Kenan Kocabaş

Domuzlu Şehrin Çocukları

Bundan yirmi küsur yıl önce Emirdağ'da evcil domuz yetiştiren bir çiftlik vardı. İlk kez orada görmüştüm evcil domuzları. Bu şehrin o zamanki çocukları, Türkiye'de yaşayıp da evcil domuzu yaban domuzundan önce gören nadir çocuklardan olsa gerektir. Ortaokula gittiğim o yıllarda, "Askeriye"nin gıda artıkları, her gün bir tekarabayla bu domuz çiftliğine götürülürdü. Hatta domuz çiftliği sahibinin bu gıda artıkları için para ödediğini duyunca, öğrenciler olarak iki gruba ayrılıp bunun için para ödenip ödenmeyeceği konusunda münazara bile yaptığımızı hatırlıyorum teneffüste.Bizler evcil domuz görmeye aşinaydık fakat helal olmayan gıdalara da aşina edilmeye çalışılıyoruz galiba. Nitekim bir taraftan Belçika'daki “helal kesim” tartışmaları diğer taraftan Almanya ve Hollanda’da “helal” sertifikalı dönerler üzerinde yapılan kontrollerde ürünlerin yüzde 71.6’sında domuz eti çıktığının açıklanması, ister istemez vatandaşların dikkatini yeniden bu konulara çekmiş durumda. Domuz ürünleri batı kültürünün bir parçası olduğu için, onların lokantalarında pizza ve deniz ürünleri bile yiyebilmek zor. Zira domuz ürünlerinin pişirildiği ızgarada diğer ürünlerin pişirilmesi veya sipariş ettiğiniz çorbada domuz yağı kullanılması bile mümkün. Özellikle Müslüman nüfusun az olduğu yerlerde kendimize göre yiyecek bulmanın zorluğunu ben de bir kaç kez tecrübe ettim. İki yıl önce bir haftalığına gittiğimiz Polonya'da helal gıda bulma konusunda o kadar zorlandık ki açlığı ensemizde hissettik adeta.Müslüman nüfusun az olduğu yerlerde bu zorlukları yaşamak sürpriz değil fakat Müslüman nüfusun yoğun olduğu ve bu nüfusa yönelik gıda hizmeti veren yerlerde de durumun çok iç açıcı olmadığı anlaşılıyor ve dolayısıyla dikkatli olmak gerekiyor. Türkiye'de durum nedir denilirse, Türkiye'de de yenilen etler konusunda görmeden emin olmamak gerekir. Çünkü belediyelerin veya diğer yetkili mercilerin mezbahalara yaptıkları baskınlarda at ve eşek etine rastlanması olaylarını sık sık okuyoruz ulusal gazetelerde…Kendisinden İngilizce dersleri aldığım Avustralyalı bir hocam vardı. Bu zat yıllar önce Hristiyan iken Türk bir hanımla evlenmiş ve Müslüman olmuş… Bir gün derste domuz konusu gündeme gelince, Müslüman olduktan sonra İslam’ın bir gereği olarak bir daha domuz ürünleri yemediğini söylemişti. Arkasından da siz Türklerin domuza olan antipatisi “İslami” değil “kültürel” demişti. Ona göre dinen bir mahsuru olmayan çekirgeyi yemiyor olmamız da tamamen kültürel bir durumdu.Evet, domuza olan kinimiz dînî mi, kültürel mi bilinmez ama bugün bile Emirdağ’ın bazı köylerinde “donuzun çocuğu”, “donuzun dölü” gibi küfürleri duymak mümkün. Hatta çocukluğumda “domuza domuz demenin günah olduğunu bu yüzden domuza hınzır dememiz gerektiğini” bile duymuştum.Birkaç yıl öncesinde, Emirdağlı bir tanıdığım otoyolda bir domuz sürüsüne çarpıp birkaç yaban domuzunu öldürmüş ve arabası da hasar görmüştü. Kendisini ziyaret edip geçmiş olsun dileklerimi sunduktan sonra birkaç domuz öldürüp sevabı da kaptın gibilerinden bir latife yapınca, arkadaşımın babaannesi atılıp hemen şu soruyu sormuştu: “Öyle mi, domuz öldürmek sevap mı?”

  • Güncelleme: 23.10.2011 19:09
  • Okunma: 4950

Yorumlar (1)Yorum Yap

  • saygın

    yiyin gitsin on numara orjin (başçavuştan alıntı)