Köy Enstitüleri: Yerli

Köşe Yazıları / Obalardan Odalara

1960’lı yıllardı. Her sene yaptığımız gibi ilkokulda yerli malı haftası kutlayacaktık, öğretmenimiz “ yarın herkes yiyecek, içecek getirsin. Ama hepsi yerli malı olacak. Evinde çatalı, bıçağı olan da getirsin” dedi. Ertesi gün evde bulunan portakal, elma, kış olduğu için incir kurusu, kayısı kurusu vs. getirdik. Bizde çatal vardı ama servis bıçağı yoktu. Ben onun için götüremedim.
Sınıfımıza girdik. Öğretmenimiz önce Kurtuluş Savaşı’nı anlattı. Cumhuriyetimizin ilk on yılında kurulan fabrikaları. İlk kurulan Trakya Şeker Fabrikasını… Nazilli Basma fabrikasını, bir de Atatürk’ün bir anısını anlattı: “ Kurtuluş Savaşı esnasında ordumuzun elbiselerini İtalyanlardan dikilmiş olarak, hazır alıyormuşuz. Atatürk demiş ki, “ şu elbiseleri giymek istemiyorum ama mecburuz. Ordumuzun düzenli olması lazım... Hem İtalyanlar Adana’yı işgal ettiler, savaş halindeyiz hem de onların dikmiş olduğu elbiseyi giyiyoruz. Bu gücüme gidiyor. Eğer Allah nasip ederse, yeni devletimizi kurarsak ilk işimiz kumaş fabrikası kurmak olmalı” demiş Atatürk. İlk fabrikalarımızdan biri Nazilli Basma Fabrikasıdır” dedi, öğretmenimiz. Şimdi toplu iğneyi bile dışarıdan alıyoruz. Ama sizler çok çalışır, mühendis, ilim adamı olursanız, fabrika yapan fabrika yaparsınız. O zaman ürettiğimizi başka devletlere satarız” “tamam mı?”
Hep bir ağızdan “ tamam öğretmenim, sözümüz söz öğretmenim” dedik. “Herkes getirdiklerini masasına çıkarsın, tabağına koysun, meyvelerin kabuklarını soysun” dedi öğretmenimiz. Soyduk. “Yemek bıçağı ve çatalı getiren, oldu mu” dedi. Bir tek Şube başkanının kızı getirmiş… Tahtanın önüne masa çektik. Tüm sınıftaki çocuklara, çatalla bıçakla nasıl yemek yendiğini gösterdi: “ Burada öğrenin ki, yarın gittiğiniz toplumda mahcup olmayın” dedi ve ekledi:” bu portakallar, elmalar nerden geliyor? Başka memleketten! Bunları kendimiz yetiştirmiyoruz. Herkes bahçesine buranın iklimine uygun ne tür ağaç yetişiyorsa onu dikse en azından kendi meyvesini kendisi yetiştirmiş olur. Fazlasını da satabilir. Dışarıdan almak marifet değil, kendin yetiştirmek marifettir.” Kendi ülkenizde yetişen üretilen malı beğenmeyip, başka ülkelerden mal alırsanız o ülkelerin ekonomisine yardım etmiş olursunuz. Kendi ülkenizin ekonomisi gelişmez. Yerli malı haftası kutlamalarının sebebi budur, diyerek bizleri aydınlattı. O bahar, uygulamalı olarak hepimize ağaç diktirdi. Yaşar Kemal’in romanında yazdığı gibi o güzel öğretmenler, soylu beyaz atlara binip giden idealist Köy Enstitülerinin asil öğretmenleriydi. Bizim öğretmenlerimizdi. Sağ olanlarına Allah uzun ömür versin. Hakka erenlere Allah rahmet etsin!