Ya Senin Gibi Düşünmüyorsa?

Köşe Yazıları / Timuçin

Yakın tarihimizle ilgili kısa bir ufuk turu yapalım beraber. Osmanlı İmparatorluğu, özünde milliyet esasına dayanmayan, daha ziyade ümmet esasına dayanan bir sistemi, hak ve hakkaniyet ölçülerinde yıllarca başarı ile uyguladı. Hanedan ailesi, Türk soyundan geldiği için uyguladığı politikalarda, inandırıcı olabilmesi için her fedakarlığı önce kendi milletinden istedi ve öyle de yaptı. Bu uygulama, Türkleri Osmanlı döneminde biraz zayıf bıraktı.

Son dönemdeki konjüktör gereği, Fransız Devrimi'nden etkilenen milliyetçilik dalgası bir virüs gibi Osmanlı'nın içerisine girdi. Sanaiyi Devrimi'ni ıskalamış olmak ve son dönemlerdeki kötü yönetim şeklininde tetiklediği bu durum, 500 yıldır beraber yaşamış farklı milletleri teker teker Osmanlı'dan ayırdı.

Cumhuriyetimizi kuran Atatürk, ulus devleti yapılandırırken, ilham aldığı sosyolog Ziya Gökalp'in dediği gibi "Herşey Türk' göre, Türk tarafından, Türk için" düsturunu ana felsefe yaparak, Türklerin tarihteki geri bırakılmışlığını ve güçsüzlüğünü giderici politikalar izledi. Atatürk'ten sonra 'kraldan fazla kralcılar tarafindan(darbecilerin burada rolü çok büyük) esası gönüllülüğe dayalı bu politikalar azdırılmış. Kendini farklı hissedenler üzerinde adeta bir baskı, zulüm, inkar yok sayma ve 'Siz busunuz ya da yoksunuz'un en acımasız versiyonu uygulanmıştır. Bunu uygulayanlar ne yazıkki bunu ülke için yaptıklarını zannetmişlerdir. Girdiğimiz çıkmaz sokağın müsebbibi bu uygulayıcılar ve darbecilerdir. (Öyleki darbeler döneminde; Alevilerin yaşadığı yerlere Yavuz Sultan Selim sokağı gibi isimler verilmiş, Ermenilerin yaşadığı sokaklara Talat Paşa isimlerin verilmesi gibi birçok uygulama var.)

Şimdi her aklı selimin kabul edeceği gibi çogunluk ekseriyetinin Sünni Müsluman Türk olan bu topraklarda Kürtler, Çerkezler, Boşnaklar, Arnavutlar, Aleviler, Gayrimüslimler gibi kendini farklı hisseden küçük oluşumlar yaşamaktadır.

Özlediğimiz odur ki; herkesin hoşgörü, sevgi, saygı ve kardeşlik içerisinde huzurlu yaşamasıdır. Enerjimizi kendimizin ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda harcamamızdır. Bu çıkmaz sokaktan çıkabilmek için kahin olmaya gerek yok. Çözüm bellidir. Türk haksızlığa uyradığında, Kürt de Türk'ün yanında onun için mücadele verirse ya da Kürt haksızlığa uyradığında Türk de Kürt için mücadele verirse; Aleviye Hakkari verilmediğinde Aleviden önce Sünni buna karşı çıkabilirse; Sünni bir haksızlığa uyradığında önce Aleviler buna isyan edebilirse; Gayrimüslimlere hatalı bir uygulama yapılmak istendiğinde önce Müslümanlar buna karşı çıkabilirse; Müslümana bir haksızlık yapıldığında; Gayrimüslimler buna sesini çıkarabilirse yani biz sadece kendimiz, kendi haklarımız söz konusu olduğunda bağırıp çağırıyor başkalarının hakları söz konusu olduğunda sesimiz çıkmıyorsa, beraber yaşama arzusunu nasıl gerçekleştirebiliriz ki!

Peki siz, sizin gibi düşünmeyenler haksızlığa uğradığında onlar için mücadele verir misiniz?

Yeni yılınız kutlu olsun. Sağlık ve mutluluklar dilerim.
Timuçin