Parayı Köpek Yemez

Köşe Yazıları / Obalardan Odalara

Parayı Köpek Yemez

1900’lu yılların başında bir zamanlar iki kardeş yaşarmış. Devlet bunların birini bir taraf, diğerini başka bir tarafa atamış. Mevsimler geçtikçe birinin yaşadığı yerde kuraklık, kıtlık ve dolayısıyla sefalet başlamış. Köylülerle toplanıp karar verilmiş. Adamın oğluna denmiş ki “git amcangillere, onların diyarda varsa yiyecek bir şeyler al da gel.” Oğlu da yola koyulmuş. Diğer kardeşin yaşadığı yer ise bolluk içinde. Yoldan gelen yeğeni hoş bir biçimde karşılamışlar, istediği yemekleri de vermişler. Tam çocuk tekrar yola koyulacakken, malları yüklendikten sonra teşekkür için köylülere para verir. O ara ilerde köpekler yal yemekle meşgul. Köylülerden biri alır parayı ve köpeklerin yalına atıp öylece bekler. Köpekler yala ağız sürmeyince köylü çocuğa dönüp der ki: “bak, senin verdiğin parayı köpekler bile yemiyor.” Velhasılı kelam, para bir yana insan insana her zaman lazımdır.
Yine kıtlık döneminden bir hikaye. İki yol arkadaşı uzun bir yolculuk sırasında açlıkla boğuşurken bir köyün evine yaklaşıyorlar. Kapıda duran bibiye (hala’ya) soruyorlar: “bibi, çok acıktık, uzun yoldan geliyoruz. Hiç yiyeceğin yok mudur?” Bibi de “az önce yetimlerimi doyurdum, bir şey kalmadı. Ama yetimlerin yediği yemekten yerseniz, gelin” der. İki yolcumuz mecburen kabul eder. Kadın palamut yaprağı kaynatır ve yolculara der ki: “bakın, biz aylardır bundan gayrı yemek yemiyoruz.” Yolcular da cevap veriyor: “eyvallah teyze ama biz günlerdir bunu bile bulamıyoruz.” Sözün özü, insan muhtaç olunca nelere katlanıyor. Burada palamut yaprağından bahsettik. Eskiden “Aydın darısı”, süpürge tohumu gibi şeylerle doyulurdu. Halbuki bugün burun bükülen bu besin maddeleri kolesterole karşı ilaç gibi kullanılıyor. Kıtlık döneminde ne denli zor şartlarda yaşanırdı. Ama çağımızda her gün çöplerde bol miktarda ekmek bulunuyor, fazla fazla alıyoruz; yemek yerine veya dağıtmak yerine yiyeceklerimizi çöplere atıyoruz.
Babamın ekmek fırını vardı. Ekmek seçeni sevmezdi. Kalırsa atmaz, fakirlere verirdi. Bir ramazan akşamı adamın biri fırına girdi fakat ekmek beğenmedi. Hiç unutmam, babam adama bir fırça çekti: “sen hiç hızar talaşı, süpürge tohumu yedin mi?” diye. O zaman ekmeğin değerini anladım. Bir de unutmadan ekleyeyim: adam sonrada pişman olsa da babam bir daha ona ekmek de satmadı!

  • Güncelleme: 18.05.2010 22:13
  • Okunma: 5457

Yorumlar (3)Yorum Yap

  • suat avcı

    Metin abi belcika dasın inan şeklin hic degişmemiş hala delikanlı genc görünüyorsun ALLAHIM uzun ömürler versin inşlh ,Saygılarımla,abi:))))

  • suat avcı

    slm Metin abi nasılsın Abi cok haklısın ekmegin ve yiyecegin kıymetini bilmeyen ler varsa mutlak vardır ,bu yazdugun biraz olsun ders olur inşlh :? Halimize şükrettelim derim . Saygılarımla .Antalyada ,bir ,EMIRDAGLI :))))

  • Irmak Çiftci

    Sevgili Metin abi bu anlattıgınız olaylar okadar ibret alınacak olaylar ki kendimizi ve yerimizi bir daha gözden geçirmek ve bulundugumuz konumdan dolayı ALLAHA şükür etmemiz için ibret almamızı gösteren bir hayat dersi gibi geliyor bana.Yazıları elimden geldigince takip etmeye çalışıyorum.Saygılar ve sevgilerimle