17 Ağustos Depremi ve Kaybettirdikleri

Köşe Yazıları / Volkan Yıldırım

17 Ağustos Depremi ve Kaybettirdikleri

Türkiye 8 yıl önce yaşanan 17 Ağustos depreminin yıldönümünde, felaketi bir kez daha hatırladı. Depremde hayatını kaybedenler düzenlenen çeşitli etkinliklerle anıldı. Etkinliklerde bir yandan yaraların sarılması için yapılanların muhasebesi yapılırken, benzer felaketlerin tekrar yaşanmaması için alınacak önlemler bir kez daha masaya yatırıldı. Sekiz yıl önce, insanları uykuda yakalayan 7.4 büyüklüğündeki sarsıntı, bir dakika bile sürmedi. Fakat arkasında bıraktığı acı, aradan geçen yıllara rağmen hala tazeliğini koruyor. Depremin resmi bilançosu 17 bin 127 ölü, 43 bin 953 yaralı olarak kayıtlara geçti. Yaşayanları ise gerçekten de çok daha zorlu bir süreç bekliyordu. Hem kaybettiklerinin acısını taşımak, hem de zor koşullar altında yaşam mücadelesini sürdürmek zorundaydılar. Ancak aradan geçen 8 yıla rağmen yeni depremlere karşı yapılan hazırlıklar pek de olumlu değil. Özellikle Eskişehir Basınında son zamanlarda gündeme yerleşen, Uzmanların 6 büyüklüğünde bir depreme hazır olunması yönündeki uyarısı insanları korkutuyor. Evet gerçektende depremle yaşamak öğrenilmesi gereken bir olgu. Bu konuda Japonya gibi gelişmiş ülkelerin depreme karşı geliştirmiş olduğu tekniklerin de artık ülkemizde uygulamaya konulması gerekmektedir. Çünkü ülkemizde gerçekleşen bir deprem ile Japonya'da gerçekleşen aynı şiddetteki bir depremde ülkemizde binlerce insan can kaybına uğrarken, Japonya'da insanların burnu bile kanamadan bu facialardan sağ çıkmaktadırlar. Şüphesiz ki bunu da "Kaderimizdir" deyip geçiştirmek, gelişmiş bir ülke olma yolunda attığımız adımların önündeki en büyük engellerden biridir. Aslında depremle yaşamayı öğrenmek adına en büyük sorumluluk bu işin ehli olan teknik kadroya düşüyor. Hepimizin bildiği üzere binaların sağlam zemin üzerinde inşa edilmesi, deprem yönetmeliklerine uygun inşaatların yapılması, kaliteli inşaat malzemelerinin kullanılması ve kullanılan bu malzemelerin gereken miktarlarından kaçılmaması gibi bir takım kuralların hayata geçirilmesi ancak bu teknik kadronun vicdanına kalmış bir durum. Gelişmiş ülkelere bakıldığında hayata geçirilen kanunlarda insan hayatının üstün tutulması ilkesinden hareketle bu işi kuralına uygun yapmayanlara caydırıcı ve ağır yaptırımlar getirildiği görülmektedir. Bir Avrupa ülkesindeki herhangi bir yapının kurallarına uygun olmadan inşa edilmesi olasılığı neredeyse sıfıra yakındır. Maalesef bizim gibi ülkelerde ise durum yapıyı inşa edenlerin vicdanı ile sınırlıdır. Burada devlet eliyle yapılması gereken de yapılan bu inşaatların denetimlerinin arttırılarak hayati bir öneme haiz olan bu meselelerin insanların vicdani sorumluluğu ile sınırlı tutulmamasıdır. Ülkemizde 2000'li yıllarda uygulamaya konulan "Deprem Yönetmeliği" ile birlikte kurallarına uygun konutlar inşa edilmeye başlamıştır. Burada yeni yapılmaya başlayan bu konutların inşası sadece teknik kadroya bırakılmamalı, Belediyelerce İnşaatın her aşaması sıkı bir takibe alınmalıdır. Anayasamızda belirtilen "Yaşama Hakkının her şeyden üstün tutulması" ilkesinin ancak devlet eliyle vuku bulabileceği gerçeği de unutulmamalıdır.

  • Okunma: 5089

Yorumlar (3)Yorum Yap

  • mosesmoses

    ödevimi yapmak için çok işime yaradı

  • cemre

    :-) :D ;-) 8) :P :roll: :eek: :zzz :sigh: :-? :cry: :sad: :-x

  • Şükrü İRİÇAĞIL

    17 Ağustos depremini yaşadım.Hayatımın en kötü hatıralarıdır. O gece yaşadıklarımı ömrümün sonuna kadar unutamam her halde. Kamuoyundan şu gerçekler hep saklandı. Deperemde ölenlerin sayısı açıklanan rakamların hep üzerindeydi ve deprem söylendiği gidi 7,4 değil daha yüksek bir şiddetdeydi. Ayrıca depremin ilk dakikalarında nöbette olduğum iş yerinden ailemi uykudan uyandırmak için evimi cep telefonumla aramıştım; telefon faturasını hala saklarım telefonla görüştügüm saat ayrıntıda 02:58 olarak gözüküyor. Açıklanan saat 03:02 aradaki fark 4 dakikadır. Evet bu deprem aralıklarla tam 4 dakika 45 saniye sürmüştür.